27 Kasım 2016 Pazar

ATATÜRK OLMASAYDI




Son günlerde bu lafı gerek yerel basında ,gerek ulusal basında , gerek sosyal medyada çok işitir olduk. Birileri yazıyor, çiziyor, konuşuyor. Kimi leh de kimi aleyh de konuşuyor, , paylaşıyor  ve soruyor. Herkes  bir şeyler söylüyor bilimsel bilgisi olan, tarihi bilen ,bu yolda araştırma ve inceleme yapan. Hayatını bu yolda feda eden ,kariyer sahibi , gerçekten bilgili insanlar yazıyor. Ama kimse bunları okumuyor, okuyan da anlamıyor  olmalı ki bunu soru haline getiriyorlar.
Gerçi biri yada birilerinin Atatürk'ü övmesine veya karalamasına göre yaşananlar ve tarih değişmeyecektir. Yinede taraflı ve ideolojik fikirlere göre değil gerçeklere göre değerlendirilme yapılmalıdır.
 Ever Atatürk olmasaydı Türk Milletinin içinden biri mutlaka çıkacaktı. Adı belki Ali, Ömer, Osman veya Ahmet  olacaktı. Ona da Türk atası anlamına gelen bir ünvan verilecekti. Ama onun kaderi belliydi.

Mustafa Kemal 6 kardeş olarak dünyaya gelmişti. Üçü kız ,üçü erkek  idi.  isimleri Fatma, Ahmet, Ömer, Mustafa ,Makbule, Naciye idi. Ablası Fatma O doğmadan altı  yıl önce, Ağabeyleri Ahmet ve Ömer ise O iki yaşında iken , kız kardeşi Naciye ise O  yirmi yaşındayken kuşpalazı hastalığından vefat etmişlerdi. Takdiri ilahi buydu, üç erkek kardeşten sadece Mustafa yaşamıştı ve o mavi gözlü çocuk  çok küçük yaştan beri acı ve zorluklarla tanışıyordu.
M. Kemal  ilkokula başladığı yıllarda ,daha yedi yaşında iken babasız kalacak,ailece geçim sıkıntısına düşecekler ve  başkalarının yanına sığınacaklardı. Doğduğu, alıştığı çevreden uzak kalacaktı. En önemlisi de çok sevdiği okulundan alınacaktı. Küçücük bedeni ve aşırı sorumluluk hissi ile verilen her işi yapacak Allah'a sığınacak ve yalvaracaktı yeniden okula gidebilmek için. Onun bu durumuna annesini çok üzülecekti ve onu kendinden kucağından ayırıp teyzesinin yanına okumaya gönderecekti. Orada da aynı sınıftaki arkadaşı ile kavga etti diye öğretmeni tarafından öldüresiye dövülecek. Zaten okutmak istemeyen  Büyük annesi tarafından yeniden ve ikinci kez okuldan alınacaktı. Bir süre sonra annesi de yanına gelecek ama asker olmasına izin vermeyecekti. O'da tek hayali olan askeri okul sınavlarına gizlice girecek ,kazanacak ve tüm hayali olan askeri okullardan Askeri Rüştiye'yi ve diğer askeri okulları kazanacak, üstün başarılarla bitirip, başarılı bir komutan olacaktı.

Belki O' da gencecik yaşında yolunda gitmeyen bir şeyler hissedecek arkadaşları ile bir okul gazetesi çıkaracak. Doğruları yazdığı için tevkif edilecek ve sürgüne gönderilecekti. Yine aynı ordu içinde rütbeler atlayıp, yükselecek ve ayaklanmaları bastıracak, tüm cephelerde savaşıp ülkesini kurtaracaktı.. O'na da tüm bu başarıları ve üstün çalışması, azmi, milletine güveni için Türk Atası anlamına gelen bir ad, san , veya unvan verilecekti.

Yoğun memleket meselelerini çözmek ,bunlarla ilgili evrakları okumak, raporları hazırlamak için belki  O'da uyumayacaktı.
Belki O'na da yorulmadınız mı Paşam   diye soracaklardı;   O' da
-Hayır sadece gözlerim yanıyor. Bunun çaresini buldum. Biraz tülbent aldırdım . Parça parça kestirdim. Bu parçalarla gözlerimi siliyorum diyecekti.

O zamanın şartlarında  zorlukları, yoklukları, tehditleri, alay edilmeleri veya canına kıyma teşebbüslerini oda yaşayacak, doktorlarının koyduğu hiçbir yasağı memleket söz konusu olunca dinlemeyecek.  
Belki O'nun da cephede kaburga kemikleri kırılacak, bunlardan biri ciğerine batacak, değil yürümek nefes almak da bile sonsuz ıstırap  çekecek. Buna rağmen cepheyi bırakmayacak, savaş bitip kazanıldıktan çok uzun bir süre sonra ameliyat olacaktı.
Belki O'na da ordu yok, para yok, düşman çok diye soracaklardı. O'da ordu yoksa kurulur, para yoksa bulunur, düşman çoksa yenilir diyecekti.
Belki O'da yakalandığı amansız hastalığın iyice ağırlaştığı  ve bir ay zorunlu yatak istirahatı  tavsiye edildiğinde  Hatay elden gidiyor deyip  Güney seyahatini yapıp , Hatay'ı Türk ulusuna armağan edecekti.

Hiç yorum yok: