18 Haziran 2015 Perşembe

EVDE RAMAZAN PİDESİ TARİFİ



Malzemeler:

  • 1 su bardağı su
  • 1 paket  kuru yuva maya ( 11 gr.)
  • 1 tatlı  kaşığı tuz
  • 1 tatlı kaşığı şeker
  • 2 çorba kaşığı sıvı yağ
  • 3- 3,5 su bardağı un

Üzeri  İçin:

  • 1 yumurta sarısı
  • 2 yemek kaşığı süt
  • 2 yemek kaşığı yağ
  • Susam ve çörek otu

Hazırlanışı:

Maya ve şekeri karıştırma  kabına alıp,üzerine  suyu  ekleyip  iyice  karıştırın.
Diğer malzemeleri ekleyip iyice yoğurun  ve yumuşak  bir hamur  elde  edip  mayalanmaya bırakın.
Mayalanan hamuru iki parçaya bölün ve beze  yapıp,elinizle  büyütüp yağlı kağıt serili tepsiye alın ve üzerine bıçakla kesikler atın.
Üzeri için yağ,süt ve yumurta sarısını karıştırıp pidelerin üzerine sürün.
Susam  ve  çörek otu  serpiştirin.
Önceden ısıtılmış fırında 200 derecede kızarana kadar pişirip servis yapın.

AFİYET OLSUN.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

İHANET


Apansız gelir,  ağlarsın, dona kalırsın, inanamazsın, ağlarsın

Sorarsın sonra, neden, niçin diye ama cevap bulamazsın, 

 Suçlarsın kendin,i kendinde ararsın kusuru, ağlarsın

 Sorgularsın geçmişi en baştan sona kadar,

 Kafanda dinmek bilmeyen sorular, cevapsız kalır, ağlarsın,

 Ararsın bulmak için sebebini, çünkü ansızın gelmiştir, 

Haber vermeden, izin almadan, sana sormadan, kırmıştır kapını,

Girmiştin içeri ta derine, en özeline, ağlarsın

 Utanırsın sormaya,  ya da birine anlatmaya,

Kalbin acır, ellerin titrer, beynin zonklar, öfkelenirsin, ağlarsın

Delice ölmek yada öldürmek istersin ,kıyamazsın,
  
Severken tam da güvenirken, inmiştir acı bir tokat gibi  yüzüne,

 Bir açıklama istersin, cevabından korkarak, duymak 
istemezsin,ağlarsın.
                                                                                                                                                                                                                                                    SEVGİ ÖZTÜRK

15 Mayıs 2015 Cuma

HEP SONRADAN GELİR AKLIM BAŞIMA,HEP SONRADAN GELİR AKLIMA

HEP SONRADAN GELİR AKLIM BAŞIMA,HEP SONRADAN GELİR AKLIMA


Hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan sonradan, sonradan gelir aklıma, diye başlayan Ali Çınar'a ait sözler Ahmet Kaya'nın sesiyle girmişti dünyama.
İlk gençlik yıllarımdı çok severdim her ikisini de birinin şiirleri yavan olan ekmeğimize katık, boş olan soframıza azık, aç olan karnımıza aş olmuştu. Unutturuyordu açlığı, yokluğu, dışarıda esen yeri göğü  donduran zemheriyi. Uzundu kışlar burada, soğuktu, ayazdı. Isıtırdı içimizi naif tarzı, yumuşak sesiyle, en güçlü protestolarını  bile ince bir dil, hoş bir melodi ile yapardı.                                                                       

Başkaldırırdı yoksulluğa, açlığa, insanın insanın zulmüne. Barış derdi kişisel, zümresel, göstermelik ya da tadımlık değil kitlesel, toplumsal, dünyasal, bir anlık olmayan doyumluk barış. İnsanları insan bazında görürdü. Kimliği ve kimliksizliği onu ilgilendirirdi.

Herkesin bir kimliği olsun isterdi, saygınlığı, toplumda bir yeri, insanların geldikleri yere göre değil, baktıkları şeye göre itibar görmesini beklerdi. Özünü yitirmeden, korkudan inkar etmeden, maddesel değerine göre değil, topluma bakışına, içine karışına, top yekün oluşuna bakardı. Baskılar, zulümler ile yoğrulan bu milletin kimliğini ibraz edemediğini, ibraz etse bile göreceği muameleyi tanırdı, tahmin ederdi, bilirdi. Çünkü oda o milletin bir ferdi, zulmün mağduru, baskının ezdiği yerden gelirdi. Kimliksizlikte onun sorunuydu, bilirdi bu da milletin sonuydu. Korkuları yok etmeyi korkmamayı öğretirdi, yasadan, adaletten, güvenilmesi gereken devletten.

En güzel sevginin, en güzel nefretin, en güzel ihanetin tarifini o yapardı. Ne sen Leyla'sın nede ben mecnun derdi. Evet ne Leyla olabildik, ne Mecnun biz sadece sevdiklerimizi arkadan vurduk.
Saçlarına yıldız düşmüş, koparma, ağlama anne derdi. Bunu sadece kendi annesine veya ağlayan analara değil, acısını içine  gömen, ağlamak, bağırmak, haykırmak isteyip de ağlayamayan, ağlarsa neden ağladığını açıklayamayan,Berfo Ana gibi kimliksiz evlatların kimliksiz  analarına derdi. O anaların yerine de o ağlardı, haykırırdı, onların sesiz sesi olurdu.
Toprak olmak ne garip şey anne, baba olamamak dedi. Baba oldu çok iyi bir baba, örnek bir baba. Fikri düşüncesi kimilerinin hoşuna gitti, kimilerinin zoruna, kimi bağrına bastı, kimi yolunu kesti, kimi alkışladı, kimi çatal fırlattı. Ama o babaydı hepsini göğüsledi. O baba oldu hem yavrularına, hem de babasız olup da baba kelimesini zikredemeyenlere  baba oldu.
Toprak olmak ne garip şey anne dedi, garip bir ülkede, garip insanların arasında, garip bir şekilde toprak oldu, içimizi yaktı, bizi ansızın bırakıp gitti.

Ve yine hep sonradan  geldi aklımız başımıza, sonradan geldi aklımıza, sonradan sorduk birbirimize neden suçu neydi, sonu böylemi olmalıydı, tüm diğer olanlar gibi onlar da garip bir ülkede, garip  insanların arasında, garip bir şekilde toprak oldular. Kimini vatan haini ilan ettik, vatanından, yuvasından kopardık, yetmiyormuş gibi, vatandaşlıktan attık. Adam  yuvasından kovulmuş, memleketine ve sevdiklerine hasret ölmüş, biz vatandaşlıktan atmışız, ne garip şey anne.                                            

Birde çıktık gençtik, galeyana geldik dedik, destursuzca özür diledik. Özrü hatayı yaptığımızdan değil, toplumdan diledik, oysaki biz bu kabahati o toplumla işledik.

Kimilerine iade-i itibar yaptık, kimilerinin kemiklerinin bile rahat bırakmadık. Sanki iade-i itibar yapınca sürdüğümüz lekeleri, verdiğimiz acıları, içindeki sızıları geri aldık.  Ya da geride kalanların evlat, baba, oğul sevgisini veya mahrum bıraktığımız sevgisizliğini mi? İade-i itibar yaptık.
Sonradan geldi aklımız başımıza ya da sonradan geldi aklımıza giden değerlerin yeri doldurulmuyor, geri gelmiyor diye. Ama ne aklımıza geldi, nede aklımız başımıza geldi. Biz bunu defalarca yaptık, yapmaya da devam edeceğiz, çünkü biz ne deriz TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR.
                                                                                                SEVGİ ÖZTÜRK

12 Mayıs 2015 Salı

KAÇ KERE ÖLÜRÜZ


Adamın biri çölde yürürken kendini birden bir kuyunun dibinde bulur. Kuyu o kadar büyük ve derinmiş ki zavallı adam sonun burada olacağına inanmış, ölümü beklemeye başlamış. Kim bilir kaç gün sonra biri veya birileri buradan geçecek , geçse bile beni fark etmeyeceklerdir,diye düşünürken öylece uykuya dalmış. Ne kadar uyuduğunun farkında bile değilmiş, saatler geçmiş, açlık, karanlık, sessizlik içinde uyurken aniden atların ayak seslerini ve insanların konuşmalarını duymuş. sesler uzaktan ve derindenmiş  zor anlaşılıyormuş. Sevinçle kalkmış, bağırmaya başlamış "imdat kurtarın" "kurtarın beni" "ben buradayım, ölmek istemiyorum" Ama kimse sesini duymamış, duymadıkları gibi birbirlerine bağırıyor ve kızıyorlarmış. "Kim açık koydu bu kuyunun kapağını su kirlenecek" diye. Kocaman bir kayayı alıp, kuyunun üstüne koyup ağzını katıp, gitmişler.

Aşağıda ki adamcığaz olduğu yer çökmüş, tamam demiş sonum asıl şimdi geldi. Artık sesimi duyanda olmayacak bu sefer kesin ölürüm. Bir taraftan da önüne bakmadığı için kendine, bir taraftan kuyunun kapağını kapatmayanlara ve şimdi gelip kapatanlara kızıyormuş içten içe. Aklına gelen tüm duaları okuyor, yaptıkları ve yapmadıkları için Allah'tan af diliyormuş. Tam o sırada bir aslan sesiyle irkilmiş ve sıçramış çöktüğü yerden. Çok korkunç ve çok öfkeli bir hal içindeki aslan garip sesler çıkarıyor, sanki birilerine kızıyor gibiymiş. Aslanın kızgınlığı her gün su içtiği kuyunun üstünde kocaman bir kayanın oluşuna imiş. Adamcığaz tamam demiş kuyuya düştük ölmedik, kapağını kapattılar ölmedik, ama şimdi aslan kuyuya inecek su için ve beni de yiyecek asıl ölüm şimdi. Adam bunları aklından geçirirken bir taraftan da saklana bileceği, en izbe ve en karanlık bir yer arıyormuş. Bulduğu yere sindiği an bir gürültü ile kayayı yere atan aslan kuyunun içine atlamış, kana kana suyunu içmeye başlamış. biraz dinlenen aslan tekrar suyunu içip kuyudan çıkmak için geri geri gidiyormuş. Adamcığaz sonun nasıl olacağını artık düşünmüyormuş, kaderine razı aslanı seyrediyormuş. Büyük bir hamle ile kuyudan aslanın atlayacağı sırada Allah tarafından bir ses aslanın kuyruğuna asıl demiş, ani bir hamle ile aslanın kuyruğuna yapışan adam bir dakika sonra kendini kuyunun dışında bulmuş. Karnı tok, suyunu da içmiş olan aslan geldiği gibi hızla ve hırsla gitmiş. Adamcığaz bir kaç saat içinde ölümün kaç halini ölmeden yaşamıştı. Her ikisinde de bir kurtuluş ümidi varken en son aslanla kuyuda kalışı kesin ölüm idi. Ama ölüm gözüyle baktığı kurtuluşu, celladı gözüyle baktığı ve seyrettiği ise kurtarıcısı olmuştur. Hayat da bu değil mi ? Kaç kez düşeriz yaşamımız boyunca kuyuya ,bazen sığ bir kuyu olur , bazen de derin , bazense dipsizdir. Bazen tek hamlede Allah der çıkarız, bazen de çabaladıkça batarız. Kimi zaman birileri olur, etrafımızda kimi zaman tek başımıza kaderimize mahkum. Çoğu zaman ise kuyudan kurtuluşu değil de neden neden diyerek tüketiriz ömrümüzü. VE YAŞARKEN KAÇ KERE ÖLÜRÜZ..............................

 Her seferinde yaradan bize kurtarıcı, yol, çıkış, umut, duygu, his verir. Silkine bilmek, doğrula bilmek , çıkabilmek ve yaşayabilmek için. Defalarca yaparız aynı hatayı, gerek kişisel, gerek toplumsal. Bakmayız yürüdüğümüz yola, gittiğimiz yöne, bastığımız şeye, tutunduğumuz dala. Çünkü biz çabuk güveniriz, emin oluruz, zaten doğruyu da biz biliriz. Kolay kolay değiştiremeyiz, kendimizi, özümüzü ve fikrimizi ta ki düşene kadar. Düşüp de gerçekleri görene kadar, kurtuluş ararız bir yol, bir çıkış. Dostlar ya yok olur, ya o anda kaybolur , seyreder el vermezler, bakarlar görmezler, duysalar işitmezler zaten onlar dost değildirler. Çok şeyi anlarsın, çok şeyi ararsın kendinde buldukların, bulamadıkların hepsi sende yeni bir sen olur , artık sen sensiz yaşarsın şu koca alemde .

                                                                                                                           SEVGİ ÖZTÜRK

6 Nisan 2015 Pazartesi

ASLAN TAHTINDA, KARTAL DAĞLARDA BÜYÜKTÜR





Aslan ormanda yaşar ve tüm endamı ve asaleti ile çevresindekilere güven sağlar. Her ne kadar deseler de kraldır, ama onu kral yapan makamı veya gücü değil etrafındaki hayvanların saygısıdır
. Kartal dağlarda yaşar ve devamlı yer yüzünü teftiş eder ve tüm kuşlar bilir ki kartal yükseklerde oldukça yerde bize ölüm yoktur. İkisi de en güçlü ve yırtıcıdır fakat her ikisi de adaletin ve özgürlüğü temsilcisidir. Ormandakiler bilir ki aslan varsa bize kimse dokunamaz özgürüz,  küçük kuşlar da kartalı  uçarken gördükçe, uçup özgürleşmek isterler ve ne aslanın, kartalla ne kartalın aslanla sorunu yoktur. Çünkü onlar bilirler ki mekan ayrı, kulvar ayrı, güç ayrı, büyüklük ise çok ayrı...............
           
            Son olan olaylar bizleri hem üzmüş, hem de tedirgin etmiştir. Üzüldük çünkü en son yer olmalıydı veya olmamalıydı bir spor karşılaşmasında bu görüntüler ve bu rezillik. Her iki takımında taraftarı olmayan, birçok insanda aynısını düşündü ve yine bu iki takımın taraftarı olanlarda bu durumdan çok rahatsızlardır.
            Spor karşılaşmalarına siyaset, çıkar, şike adını ne koyarsak koyalım karışmamalıdır.      Eğer bu ve benzeri şeylere alet edilecek ve farklı boyutlara çekilecek olursa gerçek kaos o zaman olur. Neden ülke olarak bu kadar kedimizi kötülemek ve çağa ve gelişen ve değişen medeniyetlere karşı hep kötü tablolarla anılmak isteriz anlamıyorum.Anlayan veya açıklayan varsa bana da söylesin. Bunu, bu kötüleme ve kötü gösterme politikasını da çok ustaca yapmaktayız. Akşam seyrettiğim birçok kanalda şu vardı ve aynen şu ifadeler kullanılıyordu; "
            Bu tablo ve görüntüler bize hiç yakışmadı" diyorlardı ve arkasından gelmiş geçmiş tüm saha olaylarının görüntülerini,  defalarca, ballandırarak durmadan, aralıksız döndürüyorlardı. Şu mesajı veriyorlardı bence, üstü kapalı, bak Avrupa ve tüm dünya biz ne kadar kavgacıyız, eğer seyretmediyseniz veya haberdar değilseniz yada tüm bunlardan bazılarını unuttuysanız hatırlatalım, biz bunları da yapmıştık, ve daha da yapacağız bizleri izlemeye ve takip etmeye devam edin. Sahtekarlıklar ve mahsustan kınamalarla sanki halkı uyarıyorlar, bunlar hoş değil diyorlardı. Öte yandan ise bu olaydan taraf olmayan ve bu iki kulübün taraftarı dahi  olmayan seyirciye de bakın bunlar sadece birbirine değil size de zamanında bunları, bunları yaptılar diyorlardı.Unutulmuş ve bir şekilde bilinmeyen, her şeyi en büyük veya en küçük olayı da iki gündür aralıksız gündemde tutuyorlar. Hatta kişilerin, kişisel olarak aralarında geçen ve yalnızca bu kişileri ilgilendiren, olaylarını da duygu sömürüsü şeklinde ve devamlı başa sararak yayınlamak yayıncılık ilkelerine göre veya insanlık ilkelerine göre etik mi acaba. Bir insan suçlu veya masum olabilir ve sadece bir şekilde düştü diye ona her türlü hakareti yapmak ve durmadan bir karalama politikası ile gündemden düşürmemek etik mi? Yada konuşulması gereken konuların üstü örtülüp, çeşitli çekincelerle konuşamayanların, başka bir insan veya olay hakkında ha babam de babam destursuzca konuşması mı etiktir. Basın olarak kaliteye geri dönüş yapın, kişisel ve kimliksel konulardan insanlara yüklenmekten vazgeçin, inanın ki bu şekilde daha çok rağbet göreceksiniz.
            Her yaş gurubu insanı bünyesinde barındıran takımlar ve kulüpler edep ve haya konusunda da üstüne düşeni yapacak ve bizim çocuklarımızı kendi istek ve amaçları doğrultusunda, onların toyluklarını ve gençliklerini kullanmayacaklar. Çünkü gençlik duyarlı ve sevecen olduğu kadar da fevri hareket etmek de, ani davranışlarla kendilerine ve kendi yaş grubundan insanlara paylaşamadığı veya bölüşemedikleri hiçbir konu yokken, zarar vermektedirler. Yazımın başında bizi üzdü ve tedirgin etti demiştim bahsettiğim tedirginlik budur. Biz anneler ve kadınlar olarak spor karşılaşmalarına evlatlarımızı getiremiyoruz ve gelemiyoruz.Çünkü çocuklarımız  yaşayacağı sevinç ve mutluluğu yaşayamamakta, psikolojik açıdan derin yaralar almakta, taraftar olmak ne, bunu yanlış öğrenmektedir.Spor karşılaşmaları stres atmak veya küfür edip rahatlamak yeri değildir. Aksine sevinç veya üzüntünün aynı anda yaşandığı buna rağmen kişilerin mutlu olduğu alanlardır.

18 Mart 2015 Çarşamba

Kalp krizi sonrasında üzüm, çi­lek ve ana­nas tüketin

İngiltere'de yapılan araştırma üzüm, çilek ve ananas gibi meyvelerde bulunan dimetil malonat maddesinin, kalp krizi ya da felçten sonra meydana gelen hücre hasarını azaltabileceğini gösterdi.




Ba­zı mey­ve­ler­de bu­lu­nan bir mad­de­nin kalp kri­zi ya da felç­ten son­ra hüc­re ha­sa­rı­nı azal­ta­bi­le­ce­ği be­lir­len­di.

İn­gi­liz bi­lim in­san­la­rı, kalp kri­zi ya da felç ge­çi­ren fa­re­le­re üzüm, çi­lek ve ana­nas gi­bi mey­ve­ler­de bu­lu­nan di­me­til ma­lo­nat mad­de­si­ni en­jek­te et­ti.

Bu fa­re­ler­de is­ke­mi­ye (do­ku­la­ra kan sağ­la­yan da­mar­la­rın, bir pıh­tı ve­ya me­ka­nik et­ken­le tı­kan­ma­sı so­nu­cu do­ku bes­len­me­si­nin bo­zul­ma­sı) bağ­lı hüc­re ha­sar­la­rın­da azal­ma gö­rül­dü.

Bi­lim in­san­la­rın­dan Ed­ward T. Cho­uc­ha­ni, araş­tır­ma so­nuç­la­rı­nın is­ke­mi ne­de­niy­le mey­da­na ge­len hüc­re ya­ra­lan­ma­la­rı­nın azal­tıl­ma­sı için ye­ni te­da­vi yön­tem­le­ri­ne ışık tut­tu­ğu­nu be­lir­te­rek ba­zı mey­ve­ler­de bu­lu­nan bu mad­de­nin kli­nik araş­tır­ma­lar­da da in­san­lar üze­rin­de­ki et­ki­si­nin in­ce­le­ne­bi­le­ce­ği­ni vur­gu­la­dı.

Araş­tır­ma­nın so­nuç­la­rı "Na­tu­re" der­gi­sin­de ya­yım­lan­dı.

11 Mart 2015 Çarşamba

BELKİ YİNE GELİRSİN BERKİN


268 gün dayandı Berkin bu dünyaya, yeniden yaşama tutmaya ve yeniden koşmaya. Küçücük bedeni aldığı ağır darbenin üzerine dayanamadı. Kalbi dayan dedi gelecek bahara ve güzel günlere diye, beyni isyan etti, dayanamadı tüm haksızlıklara ve yapılan tüm vicdansızlıklara,
Gidelim dediler Berkin'e gidelim.
Berkin bırakamadı okulunu, arkadaşlarını, ailesini ve tüm sevenlerini gitmedi ansızın yavaş yavaş erirken bedeni o yine direndi, diren Berkin diye bağırıyorken tüm dostları o yine direndi. Ama yapamadı çünkü o bir çocuktu.
İnsanların umutlarını, düşlerini, insanlıklarını, adamlıklarını, ahlaklarını, onurlarını, haysiyetlerini ve EVLATLARINI kaybettikleri bu günlerde, birilerinin destursuzca, arsızca ve bir o kadarda suratsızca, birilerini haksızken savunmaları ve başka birilerinin de bunları alkışlamalı ne acı. Ve ben bu ülkede bir anneyim, evlatlarıma iyiyi doğruyu ve yanlışı öğretmek için gece gündüz emek harcarken, çocuğuma haramı helalı nasıl anlatayım,
Biri çıkıyor günah işleme özgürlüğü diyor, diğeri çalmışsa kamudan mı çalmış diyor, bir diğeri ise öylece oturmuş ben ne yapabilirim ki diyor ve ben anneyim sadece tedirgin ve korku ile elimdekilerin değerini bilerek ve Allah'a şükrederek" Rabbim sen ülkemi ve tüm insanlığı koru bu insan müsveddesi görünümlülerden" demek dışında başka bir şey yapamıyoruz.
Sağdan vuruyorlar, soldan vuruyorlar, aşağıdan, yukarıdan ve yorulunca ise ortadan vurup, bir daha kalkmamak üzere yere yapıştırıyorlar, birbirlerini ve akabinde mevki, makam ve rütbelerine saygı, itibar bekliyorlar. Halkı kum torbası yapmışlar önüne gelen hırsını alıyor. Kum torbası olması gerekenler ise durdukları yerde tezahürat yapıp ayakta kalan birkaç bilinçli ve vicdanlı halkı da bu şekilde serseme çeviriyorlar.
Bunlar bilmiyorlar mıydı şeytanla yatağa giren çarpılarak kalkar.
Bunlar bilmiyorlar mıydı can yakanın canı yanar.
Bunlar bilmiyorlar mıydı ağlayanın malı gülene fayda getirmez ve bunlar bilmiyorlar mıydı Allah  yapılanların bedelini ödetmeden can almaz.
Bunlar bilmiyorlar mıydı helal malın hesabı ve haram malın azabı vardır.
Bunlar bilmiyorlar mıydı kim kimi kınarsa aynını yaşar.
Şimdi ne diyecekler yaparım dedim ise yaparım mı? Yoksa yaptım bitti ve oldu, hesap sormazlar mı adama nasıl yaptın diye.
Ben sormadın, sen sormadın, o sormasın, bu hiç ağzına almasın, ama kabağın birde sahibi var onu da kimse unutmasın. 

26 Şubat 2015 Perşembe

TİROİD HASTALIĞI İÇİN TEK ÇARE




Biberiye (Kuş Dili) Nedir ve Faydaları Nelerdir? Biberiye Nasıl Kullanılır?


Biberiye kokulu bir Akdeniz bitkisi, Kuşdili olarak da bilinir ismi, mis gibi kokar. Yetiştirmek isterseniz evde saksılarda bile yetişir. Faydaları ise saymakla bitmez..

Biberiye her dönem yeşil kalan bir bitkidir. Koyu yeşil renkteki diken görünümlü yapraklarıyla bilinen biberiye özellikle et yemeklerinde bolca tercih edilir. Biberiyenin hafızayı kuvvetlendirdiği bilinmektedir. Kas ağrılarını rahatlatır ve sinir sistemini harekete geçirir. ayrıca sindirim sorunları için de kullanılır. Böbrek sorunu çekenlerde idrar sıklığını arttırır ve böbreklerin çalışmasını tetikler.

Sinirleri yatıştırıcı etkisinin yanı sıra tansiyonu düşürdüğü, ağrıyı azalttığı ve stresi ortadan kaldırdığı bilinmektedir. Kötü huylu hücrelere karşı vücudu koruduğu bilindiği için kanser hastalarının kullanması onların yararına olacaktır. Güçlü antioksidan özelliğine sahip olduğu için hücreleri işgal eden zararlı kimyasalları etkisiz hale getirir ve güçlü yapısıyla bakterileri de öldüren biberiye özellikle sindirim sistemini korumada çok etkilidir.



Biberiye Çayı, Biberiye Çayı Nasıl Demlenir ve Biberiye Çayının Faydaları

2 çay kaşığı ince kıyılmış biberiye 1 bardak kaynar suyla haşlanır ve 10 dk demlendikten sonra süzülerek içilir. Günlük olarak 2-3 bardak içilebilir.






Migren Tedavisi için Biberiye Çayı: Günde 5-6 fincan biberiye çayı 25 gün boyunca içilirse, baş ağrılarınıza ve migreninize bir daha gelmemek üzere elveda diyebilirsiniz.

Biberiye Çayının Faydaları: Biberiye çayı, yağ eritici ve hazım kolaylaştırıcı bir çaydır, vücutta biriken toksinleri atarak ideal bir kiloya kavuşmanızı yardımcı olur. Bu sebeple son dönemde popüler bitkisel zayıflama ürünlerinin içinde biberiye bitkisi eksik olmuyor.


Biberiye çayı ve Sindirim sistemi: Sindirim sistemi mide barsak kanalı bezlerini daha fazla çalışması için uyararak bu bölgede oluşan krampları çözer. Dolayısıyla sindirim bozukluğu, gazlanma ve mide-barsak tembelliğinde biberiye çayı çok faydalıdır.

Uykusuzluk için Biberiye Çayı: Geceleri uyumadan önce 1-2 fincan biberiye çayı içerseniz çok rahat bir uyku geçirirsiniz.

Baş ağrısı için: Başınız ağrıdığı zaman alın bölgenize biberiye yağı ile masaj yaparsanız baş ağrınız azalır yada kaybolur.

Gut Hastalığı tedavisi: Gut hastalığından dolayı kandaki ürik asit miktarı yükselir. Günde 2 bardak biberiye çayı içmek kandaki ürik asit seviyesini normale yaklaştırır.

Vücut Kireçlenmesi Tedavisi: Biberiye yağı kireçlenen bölgeye günde 3 defa masaj yapılarak yedirilirse 1 hafta içinde kireçlenen bölge iyileşmeye başlar.

Deri Hastalıklarında Biberiye Yağı: Deri hastalıklarında yaraların daha çabuk iyileşmesinde ve derinin kendini çok hızlı şekilde onarmasına yardımcı olmaktadır.

Vücut Morarması: Kaza yada çarpma sonucu oluşan morluklar için biberiye yağı ile o bölgeye masaj yapılırsa 2 saat içinde morluk kaybolmaya başlar.

Biberiye Çayı İçerken Dikkat Edin; Hoş bir tat vermesi açısından biberiye çayına bir parça da kabuk tarçın atabilirsiniz.


Biberiye Çayının Zararları: Hamilelik süresince kullanılmaz. Fazla miktarda (günde 10 fincan) fazla biberiye çayı içmek zehirlenmeye yol açabilir. Her şeyin fazlasının zararlı olduğunu unutmamak gerekiyor. Ender olarak bazı vakalarda bitkiyle temas eden kişilerin alerji oldukları rapor edilmiştir. Bunun özellikle bitkinin ticari anlamda üretimiyle uğraşan kişilerde daha fazla görüldüğü bildirilmiştir.

Kışın Bol Meyve Tüketin



Kış aylarında grip, soğuk algınlığı gibi hastalıklarda artış olur. Ancak C vitamini, bu hastalıklara karşı bağışıklık sistemini güçlendirir. Yaz aylarında ise Hava sıcak olduğundan ve vücudun daha fazla suya ihtiyacı olduğundan kavun, karpuz, üzüm gibi Su oranı yüksek meyveler ön plandadır. Bu sebeple her mevsim için dengeli ve yeterli beslenmek mevsim sebze ve meyvelerini tüketmek ile yakından ilgilidir.
Her Gün 3 – 4 porsiyon meyve tüketmeye özen gösterin. Kış aylarında sıklıkla tüketilen meyvelerin bir porsiyon miktarları aşağıdaki gibidir;
Portakal 1 adet
Mandalina 2 adet
Elma 1 adet
Muz yarım adet
Greyfurt yarım adet
Kivi 1 adet
Nar yarım adet
Armut 1 adet
Kuru kayısı 3 – 4 adet
Kuru üzüm 2 çorba kaşığı
Kuru incir 1 adet
Narın sayısız faydaları
Seçeneklerden birisi kurutulmuş meyveler olabilir. Taze meyveler gibi kurutulmuş meyveler de posa, A ve C vitamini, potasyum ve folat içerir. Porsiyon başına, kurutulmuş meyveler daha fazla kalori içerirler çünkü suyu uçtuğu için kuru Madde miktarı ve kalorisi de artar. Ama kış için güzel bir seçenek olabilirler. Kurutulmuş meyveleri taşıması kolaydır. Salatalara eklenebilir, pasta hamurlarına eklenebilirler veya her gün yenen mısır gevreğinize ekleyebilirsiniz.
Narın tane sayısı gibi yararları da o kadar çok ki! İşte bu nedenle de artık insanlar nara karşı gecikmiş önemi veriyorlar. Nar, vitamin ve Mineral deposu olduğu gibi antioksidan özellik de göstermekte. Ayrıca nar, kış aylarında bağışıklık sistemini de güçlendirdiği için gribe karşı koruyucu olarak tüketilmesi gerekli olan bir meyvedir. Nar içerdiği yararlı maddelerle kolesterolü düşürüyor, kalp sağlığını koruyor ve antioksidan içeriğinin gücüyle de kansere karşı koruyucu etki yaratıyor. Son günlerde artan sayıda araştırmalar, cilt ve Prostat Kanserine karşı narın koruyucu etki yarattığını gösteriyor. Narla ilgili kan yapar, idrar söktürür, enerji verir ve tansiyon düşürür gibi ifadelere rastlamak mümkün.
Günde bir elma yemek şart
Nar, C vitamini, potasyum ve demirden zengin bir meyvedir. 100 mililitre nar suyu, 100 mililitre yeşil çaya göre 2 – 3 kat daha fazla antioksidan kapasite gösterir. Bu narın sahip olduğu yüksek polifenol içeriğinden kaynaklanmaktadır. Narın besin değerlerine bakılacak olursa; 100 gramında:
Enerji 68 kcal
Posa 0,6 g
Demir 0,3 mg
Kalsiyum 3 mg
Potasyum 259 mg
Selenyum 0,6 mcg
C vitamini 6,1 mg
Günde bir elmanın doktoru evden uzak tuttuğu söylenir hep, bu söylem aslında yabana atılır bir şey değil. Sert orta boy soyulmamış bir elma yiyerek hem keyif Alın hem de dört gram posayı sadece 70 – 80 kaloride vücudunuza vermiş olun. Bu yalnızca yetişkinlere önerilen posanın yüzde 15’i. Elmanın çözünen posası yağ asitlerine bağlanarak, kan kolesterol seviyesini düşürmeye yardımcıdır. Çözünmeyen posası ise bağırsak sisteminden atıkların daha hızlı geçişine kolaylık sağlıyor.
Elmanın yararları bu kadarla da bitmiyor. Elmanın özellikle kabuğu kuarsetin ile yüklüdür. Bu güçlü bir antioksidantır. Bu antioksidan Kanser hücrelerinin büyümesini ve dağılmasını azaltmaktadır. Ayrıca kan damarlarını yağ depositlerinden koruyarak kalp sağlığına da yardımcı olur. Elma suyundaki tanenler diş etlerinizin Sağlıklı bir şekilde korunmasına yardımcıdır. Kabuğun diğer bir yararı da birçok aromanın kabuk hücrelerinde bulunmasıdır. 100 gram elmanın vücuttaki antioksidan aktivitesi 1500 miligram C vitaminine eşittir.
Lahanagilleri bol tüketin
Brokoli, Brüksel lahanası aynı tarz Bitki familyasından gelir, lahanagillerdendir. Bu Aile içinde tere, kıvırcıkLahana, şalgam, karnabahar, brokoli, turp yer alır. Bu besinler betakaroten,(A vitamin öncüsü) C vitamini ve çeşitli kalsiyum miktarları, demir, folat ve fitonitrojenler içerirler. Bu bileşikler, kanserle mücadelede yardımcıdır. Ayrıca isotiyosanatları ve posayı da içerirler.

Hibiskus Çayının Faydaları


Hibiskus çayı genellikle Jamaika , Meksika, Orta ve Güney Amerika da yetişir. Hibiskus latince bir kelime olup, bedene şifa veren, ve vücudu ferahlatan anlamına gelmektedir.Ülkemiz de pek az kişi tarafından bilinen bu bitkinin faydaları saymakla bitmeyecek türden. Özellikle de zayıflama üzerinde çok büyük etkisi vardır.



Hibiskus içerdiği zengin magnezyumdan ve de malik asitten dolayı güçlü bir laksatiftir. Bağırsaklarda oluşan gazın alınmasında oldukça etkilidir.

Hibiskus bir demir deposudur, toprağın içerisinde bulunan demiri ve magnezyumu  emer ve bünyesinde depolar. Birkaç yıl sonra yetiştiği toprakta demir ve magnezyum kalmaz. Demiri azalmış veya tükenmek üzere olan toprakta yetişen hibiskus bitkisinin tıbbi amaçlı kullanılmasından pek fayda sağlanmaz. Bu konuda dikkatli alınmalıdır.

Habiskus bitkisinin faydalarından bahsedelim birazda;

*Yaşlanmayı geciktirir ve bedendeki ve ciltteki ölü hücreleri yeniler.
*Hibiskus iyi kolesterolü yükseltir, kötü kolesterol oranını düşürür.
*Kireçlenmeyi önleyicidir.
*Böbrek iltihabına iyi gelir.
*Soğuk algınlığında veya ateş düşürücü olarak yardımcı olur.
*Bağışıklık sistemini güçlendirir. 
*C vitamini deposudur.
*Bağırsakları ve sinirim sistemini çalıştırır metabolizmayı hızlandırarak zayıflama da yardımcı olur.
*Damar sertliğine iyi gelir. 
*Akciğer kanserini önler ve yardımcı olur.

Hibiskus çayının zararları ve yan etkileri nelerdir?

Anemi kansızlık hastalığı olan kişilerde anemi tedavisi uygulaması yapılıyor ise hibiskus çayı demir emilimini engellediği için hibiskus kürünün yapılması, anemi tedavisini etkisizleştirebilir.O yüzden böyle bir sorunu olanların dikkatli tüketilmesi önerilir. Hamilelerin ve emziren bayanların kullanmaması gerekir.Düzenli ilaç kullanan kişilerinde doktora danışmadan içmemesi gerekir.

Çay tarifi;

2 Çay kaşığı Habiskus çayı
400ml su
İsteğe bağlı olarak bir tutam tarçın 
1 çay kaşığı limon

Kaynayan suya 2 çay kaşığı habiskus çayını ekledikten sonra demlenmesini bekleyin fazla demlerseniz de acılaşabilir. İsteğe bağlı olarak da içine tarçın ve limon ekleyebilirsiniz.